Dünyadan Haberler

İsrail, ABD'den soykırım davasını düşürmesi için Güney Afrika'ya baskı yapmasını istemiş

ABD'nin Axios haber platformunun, İsrail Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı haberinde, İsrail'in, ABD Kongresi üstündeki etkisini nasıl kullanmaya çalıştığına ilişkin yeni bir örnek ortaya çıktı.

Barak Ravid imzalı habere göre İsrail, ABD Kongre üyelerine ulaşarak, kendi aleyhinde UAD nezdinde soykırım davası açan Güney Afrika Cumhuriyeti'ne baskı yapılmasını talep etti.

Hem Senato hem de Temsilciler Meclisi'ndeki birçok üyeye ulaşan İsrailli yetkililer ve lobiciler, Kongre üyelerinden, Güney Afrika Cumhuriyeti yetkililerine, "soykırım davasına devam etmeleri halinde bunun sonuçlarının olacağı" mesajını vermelerini istedi.

UAD'de İsrail aleyhine açılan soykırım davası

Güney Afrika Cumhuriyeti, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle 29 Aralık 2023'te İsrail aleyhine UAD'de dava açmıştı.

Güney Afrika, Gazze'deki durumun aciliyet teşkil etmesi sebebiyle UAD'den ihtiyati tedbirlere hükmetmesini istemiş ve tedbir talebine ilişkin duruşmalar 11-12 Ocak’ta Hollanda'nın Lahey kentindeki Barış Sarayı'nda yapılmıştı.

Divan, 26 Ocak'ta açıkladığı tedbir kararlarında, İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırım fiillerinin işlenmesini önlemek için, Gazze'ye temel hizmetler ve insani yardımın sağlanması ile soykırım delillerinin yok edilmesini önlemek için etkili ve acil tedbirler alınmasına hükmetmişti.

İsrail'in bu tedbir kararlarına uymaması üzerine Güney Afrika, 6 Mart ve 10 Mayıs'ta yaptığı başvurularda UAD'den acilen yeni tedbirlere hükmedilmesini talep etmişti.

Divan, 28 Mart ve 26 Mayıs'ta aldığı kararlarda, özellikle İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurması ve insani yardımların Filistinlilere ulaşmasının sağlaması için ek tedbirlere hükmetmişti.

Davaya müdahil olmak için 8 Ağustos'ta UAD'ye bildirimde bulunan Türkiye ise Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya'nın ardından UAD'deki Güney Afrika-İsrail arasındaki soykırım davasına müdahillik bildiriminde bulunan 7. ülke olmuştu.

Filistinli gruplar: Şehit Ayşenur Filistin'de ve dünyada mücadelenin simgesi olarak kalacak

Gazze'deki Filistinli grupların büyük bölümünü bünyesinde barındıran Filistin Ulusal ve İslami Güçler Komitesinden yapılan açıklamaya göre, liderler düzeyinde siyasi gelişmelerin ve iç meselelerin ele alındığı bir toplantı yapıldı.

Açıklamada, "Nablus'un güneyindeki Beyta kasabasında yaşananlar hayatını kaybedenler, yaralananlar ve alıkonulanlar açısından ağır bedellere sebep oldu. Bunların sonuncusu da Filistin'de ve dünyada mücadelenin simgesi olarak kalacak olan Şehit Ayşenur'dur." denildi.

Filistin halkı ile dayanışma gösteren çok sayıda aktivistin, Filistin topraklarına yönelik el koyma ve gasbedilmeye karşı çeşitli kasaba ve beldelerde Filistin halkına destek verdiği aktarıldı.

Eygi'nin İsrail askerlerince öldürülmesinin birçok aktivistin öldürülmesi, sınır dışı edilmesi, uzaklaştırılması ve girişine izin verilmemesi gibi İsrail politikalarının tekrarı olduğu kaydedildi.

İsrail'in uluslararası aktivistlere yönelik ihlallerine işaret edilen açıklamada, "İhlallerin devam etmesi, işgalci İsrail'in bu suçları işlemesine karşı caydırıcı cezanın bulunmamasından kaynaklanmaktadır." ifadesine yer verildi.

Açıklamada, "İsrail işgaline ve Filistin topraklarının gasbedilmesine karşı Filistin halkıyla dayanışma gösteren yabancı aktivistlerin hayatlarını hiçe saymasına karşı İsrail'in cezalandırılması gerektiği" vurgulandı.

Türk-Amerikan vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi, 6 Eylül'de işgal altındaki Batı Şeria'nın Nablus kentine bağlı Beyta beldesinde düzenlenen işgal karşıtı bir gösteride İsrail keskin nişancısı tarafından açılan ateş sonucu başından vurularak şehit olmuştu.

İran'da Dışişleri Bakan Yardımcısı Revançi, Nükleer Başmüzakereci görevine getirildi

İran devlet televizyonunun haberine göre, Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, İran'ın eski Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Revançi'yi, Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Nükleer Başmüzakereci olarak görevlendirdi.

İran'da 19 Mayıs'ta Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından Dışişleri Bakan Vekili olan eski Nükleer Başmüzakereci Ali Bakıri ise Erakçi'nin danışmanı olarak atandı.

İran ile Batı arasında 2015'te nükleer anlaşmanın imzalanması sürecinde Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak müzakerelerde yer alan Revançi, daha sonra 2019-2022 arasında ülkenin (BM) Daimi Temsilcisi olarak görev yapmıştı.

Son haftalarda İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in de onay vermesinin ardından üst düzey yetkililerden ABD ile nükleer müzakerelere yeniden başlama konusunda olumlu açıklamalar gelmeye devam ediyor. Son olarak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, ABD ile nükleer müzakereler için diplomasi fırsatının sürdüğünü açıklamıştı.

Chicago'da Müslüman ve Filistin karşıtlığıyla ilgili davalarda yüzde 97 artış

Slavin, yaptığı açıklamada, Müslümanlar ile Filistinlileri hedef alan nefret suçlarında yüzde 196'lık bir artış gözlemlediklerini ifade etti.

Konseyin temel amacının, Müslüman kimlikleri sebebiyle ırkçılığa uğrayanların haklarını savunmak olduğunu vurgulayan Slavin, CAIR Chicago Şubesinin İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana çeşitli alanlarda destek verdiği hukuki süreçlerde yüzde 97 oranında bir artış yaşandığını, bazı spesifik alanlarda ise bu oranın yüzde 200'e kadar yükseldiğini belirtti.

Slavin, Müslüman ve Filistinli Amerikalıları hedef alan ve Müslüman karşıtlığı olaylarında en çok artış gösteren üç ana başlığın "istihdam davaları, nefret suçları ve okullar" olduğunu vurguladı.

"Bunu özellikle Nisan ve Mayıs 2024'teki kampüslerde, üniversite öğrencilerinin Birinci Anayasa haklarına dayanarak seslerini duyurmak için gösteri düzenlediklerinde gördük. Çeşitli üniversite yönetimlerinin bu protestoları bastırdığını, hatta bazı durumlarda öğrencileri tutukladığını gözlemledik. Bu durum bizim için son derece endişe vericiydi." diyen Slavin, o dönem kampüs güvenliği veya polis departmanları tarafından yapılan uygunsuz muamelelerle ilgili öğrencilerden birçok telefon aldıklarını söyledi.

Slavin, ayrıca FBI ve federal yetkililerle yaşanan uygunsuz etkileşimlerle ilgili de iletişime geçildiğini aktararak, bunun 11 Eylül sonrası dönemle çok benzerlik taşıdığını vurguladı.

Müslüman biriyle evli olduğunu ve kendisinin de İslam'ı seçtiğini anlatan Slavin, şöyle devam etti:

"Eşimin küçük bir çocukken FBI tarafından ailesinin kapısının çalınmasını anlatma şekli, şu an üzerinde çalıştığımız davalarla neredeyse aynı ve aradan 20 yıl geçti. Bu durumlar bir çeşit cadı avına benziyor ve hiçbir haklı gerekçesi yok. FBI kapıya geldiğinde, 'FBI kapımda, ne yapmalıyım?' şeklinde telefonlar alıyoruz. Daha önce böyle bir şey görmemiştik. CAIR Chicago'da sadece bir yıldır çalışıyorum, avukatlarımıza sordum ve daha önce çok nadiren FBI'ın birinin kapısına gittiğini söylediler. Bu, gerçekten korkutucu bir yeni durum."

Slavin, iş dünyasında da çok sayıda Amerikalı Müslüman çalışanın, özellikle sosyal medya hesaplarında Filistin haklarını savundukları için sansüre uğradıklarını ifade ederek, "Bu vakalardan bazılarında haksız yere işten çıkarma bile gördük." şeklinde konuştu.

"Dayanıklı olmamak Filistinli kardeşlerimize bir haksızlık olurdu"

Maggie Slavin, Chicago’da 1 Eylül gecesi Filistinli Eyad Zeid'e ait "Nabala Cafe"ye düzenlenen saldırı örneğini vererek, Ekim 2023’ten bu yana geçen senenin başlarına kıyasla nefret suçlarında yüzde 196’lık artış gözlemlediklerini söyledi.

Bu tür vakalarda ABD’li yetkililerin tavrının çok değişken olduğunu söyleyen Slavin, "Bazen bir nefret suçu meydana geldiğinde, polis departmanı tamamen dayanışma içinde olurken, bazen de gerçek manada peşine düşüp onları zorlamak ve bunun bir nefret suçu olduğunu onlara kabul ettirmemiz gerekiyor." dedi.

Slavin, Nabala Cafe saldırısına ilişkin Chicago Polis Departmanının (CPD) ilk yayımladığı raporda bunun bir nefret suçu olmadığını ve CPD bunu kabul edene kadar yasal olarak sürecin peşinde olacaklarını vurguladı.

"Amerikalı Müslümanların Anayasa'nın Birinci Maddesi'nin sağladığı hakları özgürce kullanabildiğine inanıyor musunuz?" sorusunu Slavin, "Hayır, çünkü Amerikalı Müslüman topluluğundan olan insanların hayatlarının her alanında sansür çok güçlü." şeklinde yanıtladı.

Slavin, Filistinlilerin haklarını savunanlara "antisemit" yakıştırması yapıldığını belirterek, "Bu, topluluğumuzdaki insanların söylemeye çalıştıklarını çarpıtan ve ciddiyetsiz bir şekilde yansıtan samimiyetsiz bir yaklaşım gibi geliyor bana." diye konuştu.

"Gerçek antisemitizm, yani Yahudi inancını doğrudan hedef almak, bizim için bir tehdittir; tüm azınlıklar için bir tehdittir." ifadelerini kullanan Slavin, her şeyin "antisemitizm" olarak lanse edilmesinin bu kavramın ciddiyetini azalttığını söyledi.

Slavin, Chicago'daki Amerikalı Müslümanlar ve Filistinlilerin yaşananlardan nasıl etkilendiği sorusu hakkında da "Bu gerçekten önemli bir soru çünkü cevabın çok fazla bağlam gerektirdiğini ve Chicago’daki Müslüman ve Filistinli Amerikalı topluluğunun şu anki durumunu anlamayı gerektirdiğini düşünüyorum." diye konuştu.

7 Ekim 2023'ten birkaç gün sonra, Illinois eyaletinde yer alan Plainfield banliyösünde, Filistin asıllı 6 yaşındaki Wadi Al-Fayoumi'nin ev sahibi tarafından katledildiğini hatırlatan Slavin, "Bu, herkesi sarstı ve bu cinayetin ardından insanlar çok gerginleşti. Her ne kadar işimizi kaybetmekten korksak da okuldaki haklarımızı savunmaktan korksak da nerede olursa olsun, Chicago’daki topluluğumuzun güçlü ve dayanıklı olduğunu düşünüyorum." dedi.

Slavin, "Dayanıklıyız çünkü Gazze'de ve Batı Şeria'da neler olduğunu görüyoruz ve bu vahşi soykırımı yaşayan Filistinlilerin dayanıklılığına şahitlik ediyoruz. Dolayısıyla, dayanıklı olmamak Filistinli kardeşlerimize bir haksızlık olurdu." ifadelerini kullandı.

İsrail güçleri tarafından katledilen Amerikalı Türk vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi hakkında ise Slavin, şunları söyledi:

"Kazayla hedef alınmadığını, bilinçli bir şekilde hedef alındığını düşünüyoruz çünkü sosyal medya hesapları aktivizm paylaşımları ile dolu. Ve bu şunu gösteriyor, İsrail güçleri eğer Müslümansanız, Amerikalı olmanızı umursamıyor ve insanlığınızı yok sayıp sizi katledebileceğini gösteriyor."

Ürdün, Kral Hüseyin Sınır Kapısı'nın yolcu geçişlerine açılacağını duyurdu

Ürdün Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Amir es-Sertavi, yaptığı açıklamada, Kral Hüseyin Sınır Kapısı'nın 10 Eylül Salı günü saat 08.00'den itibaren yolcu geçişlerine açılacağını belirtti.

Kral Hüseyin Sınır Kapısı'nın ticari geçişlere kapalı kalacağını aktaran Sertavi, söz konusu sınır kapısını kullanacak yolculara geçiş saatleri ve talimatlara uymaları çağrısı yaptı.

Ürdün, dünkü silahlı saldırı sonrası kapatılan ancak daha sonra kısa süreliğine açılan Kral Hüseyin Sınır Kapısı'nın yeniden çift yönlü kapatıldığını duyurmuştu.

İsrail ordusu, dün İsrail ile Ürdün arasındaki Kral Hüseyin Sınır Kapısı'nda düzenlenen silahlı saldırıda 3 İsraillinin öldüğünü, saldırganın ise etkisiz hale getirildiğini açıklamıştı.

Lübnan'dan İsrail saldırılarına karşı "daha kararlı önlemler alınması" çağrısı

Lübnan Başbakanlık ofisinden yapılan açıklamaya göre, Başbakan Mikati başkent Beyrut'taki hükümet merkezinde Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne üye ülkelerin büyükelçileriyle görüştü.

Daimi ve geçici BM Güvenlik Konseyi üyelerinin bulunduğu toplantıda, Mikati "BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail'in ihlallerine ve Lübnanlı sivillere yönelik saldırılarına karşı daha etkili ve kararlı önlemler alması gerektiğini" belirtti.

Mikati, "Güvenlik Konseyi, masum sivillerin ve sivillerin acısını dindirmek için elinden geleni yapan sivil savunma çalışanlarını korumak için tepkisi hızlı ve güçlü olmalı." ifadelerini kullandı.

İsrail'in Lübnan'daki sivilleri hedef almasını şiddetle kınayan Mikati, bu saldırıların uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu ve Lübnan halkının güvenliği için tehdit teşkil ettiğini vurguladı.

Ne olmuştu?

Lübnan Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, 7 Eylül'de sivil savunma ekiplerinin, İsrail'in, Lübnan'ın güneyindeki Farun kasabasına düzenlediği saldırıların neden olduğu yangını söndürmek üzere bölgeye gittiği bildirilmişti.

İsrail ordusunun, bölgeye giden sivil savunma ekiplerini hedef alan saldırılarında 3 ilk yardım görevlisinin öldüğü, 2'sinin yaralandığı belirtilmişti.

Araştırma: Almanya'da polisin yabancılara karşı sistematik önyargıları bulunuyor

Almanya'da göç, uyum, kültürel çeşitlilik ve iltica alanlarında bilimsel araştırmalar ve veriler yayımlayan "Uyum İçin Medya Servisi" adlı kurumun yaptırdığı araştırmaya göre, Alman polisinin, görevini icra ederken, etnik kökenle ilgili önyargıları önemli rol oynuyor.

Aşağı Saksonya eyaletinde yapılan araştırmaya göre, polis, özellikle Afrika kökenlileri ve Arnavutları potansiyel uyuşturucu satıcıları olarak görüyor. Bu kişiler şüpheli davranışta bulunmasa dahi polis, kimlik kontrolü ve üst araması yapabiliyor.

Araştırma sonucunda, kişinin kökenine göre muamelede bulunulmasının poliste bireysel değil aksine genel çalışma süreçlerinde yerleşmiş bir uygulama olduğu tespiti yapıldı.

Polisin bir vakaya giderken yaptığı risk değerlendirmesinde güney Avrupalıları "fevri", Rusları ise "şiddet yanlısı" olarak tanımladığı aktarıldı. Polisin özellikle genç erkekleri, sol siyasi görüşe sahip kişiler ile Arap ve Türk gençlerini "polise karşı düşman ve saygısız" olarak sınıflandırdığı bilgisi verildi.

Bu nedenle ortaya çıkan ayrımcılığın da bu gruptan kişilere karşı ilgisizlik, nezaketsizlik, katı muamele, hoşgörüsüzlük şeklinde dışarı yansıdığı kaydedildi. Ancak polisin benzer durumlarda bu profil dışındaki kişilere karşı daha ilgili ve saygılı davrandığı aktarıldı.

Çin ve Rusya, Japon Denizi'nde ortak askeri tatbikat düzenleyecek

Çin Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, "Kuzey/Etkileşim-2024" adını taşıyan tatbikatın, Çin ve Rusya orduları arasındaki "stratejik koordinasyonu derinleştirmeyi ve güvenlik tehditlerinde müşterek tepki verme kabiliyetini güçlendirmeyi amaçladığı" kaydedildi.

Çin ve Rus donanmalarının Pasifik'teki 6'ncı devriye faaliyetini yapacağı belirtilen açıklamada, Çin'in ayrıca Rusya'nın "Okyanus-2024" stratejik tatbikatına da katılacağı aktarıldı.

Açıklamada, tatbikatların ve devriye faaliyetinin hangi tarihlerde yapılacağına ilişkin bilgi verilmedi.

Çin ve Japonya arasındaki gerilim

Bölgedeki askeri hareketliliğin, Çin ile Japonya arasında hava sahası ve kara suları ihlallerinden kaynaklanan gerilimlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşmesi dikkati çekiyor.

Japonya, 26 Ağustos'ta Çin ordusuna ait "Y-9" tipi askeri uçağın, Doğu Çin Denizi'ndeki Danjo Adaları açıklarında Japonya hava sahasına girdiğini bildirmişti.

Öte yandan Çin'e ait araştırma gemisinin Japonya'nın güneyindeki Tokara Boğazı'nda yer alan Kuçinoerabu Adası yakınlarında Japon kara sularına girdiği kaydedilmişti.

Tokyo yönetimi her iki olayda da Çin'i diplomatik kanallardan protesto etmişti.

Gazze'de okul çağındaki 11 bin 500'den fazla çocuk, katil İsrail'in saldırılarında öldü

Bakanlıktan yapılan açıklamada, akademik yılın Gazze'de üst üste ikinci kez İsrail saldırıları nedeniyle 650 binden fazla Filistinli öğrencinin eğitimden mahrum olduğu bir dönemde başladığı vurgulandı.

Açıklamada, "Siyonist işgalci İsrail'in sürdürdüğü savaş Gazze Şeridi'nde Ağustos 2024'ün sonuna kadar 11 bin 500'den fazla okul çağındaki Filistinli çocuğun hayatını kaybetmesine, on binlerce çocuğun yaralanmasına, engelli kalmasına ve psikolojik travma yaşamasına neden oldu." denildi.

İsrail'in saldırılarında eğitim alanında çalışan 750 kişinin hayatını kaybettiğine dikkat çekilen açıklamada, İsrail ordusunun kasıtlı şekilde çok sayıda okulu ve eğitim binasını hedef aldığı bunların yüzde 92'sini de hizmet dışı bıraktığı aktarıldı.

Gazze'de geçen ay İsrail tarafından 16 okulun hedef alınarak yıkıldığı aktarılan açıklamada, İsrail'in Gazze'de yüz binlerce Filistinli çocuğu güvenli eğitim hakkından mahrum bıraktığı vurgulandı.

Açıklamada, Gazze Şeridi genelinde çocuklar için güvenli eğitim alanları sağlanması, bunun için gerekli malzemelerin getirilebilmesi için İsrail'e baskı yapılması talep edildi.

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 16 bin 715'i çocuk, 11 bin 308'i kadın olmak üzere 40 bin 988 Filistinli öldü, 94 bin 825 kişi yaralandı.

Filistin: İsrail topraklarımızda yayılmacı planlar uygulamak için soykırım savaşından yararlanıyor

Filistin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "İsrail'in Filistin halkına yönelik soykırım savaşında tansiyonu daha da yükseltme ve halkı topluca tehcir etme yönündeki sistematik kampanyalarının" son derece tehlikeli olduğu aktarıldı.

Tel Aviv yönetiminin söz konusu kampanyalar kapsamında işgal altındaki Batı Şeria'da olaylar çıkardığı ve Filistin topraklarına el koyarak işgali derinleştirdiği vurgulanan açıklamada, İsrail'in bu tür adımlarla ayrıca başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin vücut bulma fırsatını ortadan kaldırmaya çalıştığının altı çizildi.

İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in, "Hayatımın misyonu İsrail topraklarını inşa etmek ve Filistin devletinin kurulmasını engellemektir." şeklindeki kışkırtıcı ifadeleri ile İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz'ın "Filistin yönetimini düşürme" yönüne sarf ettiği sözlere dikkati çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Bu, ırkçı sömürgecilik zihniyetinin yanı sıra zorbalık kültürü ve siyasi terörün yorumudur. Bu tehditler ayrıca İsrail hükümetindeki krizleri yansıttığı gibi siyasi olarak yaşadığı iflası ve uluslararası izolasyonun göstergesidir."

İsrail hükümetinin yaşadığı "siyasi iflası" Filistin tarafına da ihraç etmeye çalıştığına vurgu yapılan açıklamada, Tel Aviv yönetiminin, Filistin topraklarındaki işgali genişletmeye yönelik planlarını hayata geçirmek için Gazze'deki soykırım savaşını fırsata çevirmeye çalıştığı aktarıldı.

Açıklamada, uluslararası topluma İsrailli yetkililerden gelen tehditleri ciddiye almaları ve Filistin halkını koruyacak adımlar atılması çağrısında bulunuldu.

İsrail Maliye Bakanı Smotrich, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Hayatımın misyonu İsrail topraklarını inşa etmek ve Filistin devletinin kurulmasını engellemektir." ifadelerini kullanmıştı.

Smotrich, işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin haklarından yararlanabilmesi için çalışacağını da ileri sürmüştü.

Filistin topraklarındaki yasa dışı yerleşim yerlerinin genişletilmesi ve Filistin devletinin kurulmasını engellemek için çalışacağını sık sık dile getiren Smotrich, Başbakan Binyamin Netanyahu'ya işgal altındaki Batı Şeria'nın ilhak edilmesi çağrısında da bulunmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail askerleri ile Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarında 692 Filistinli hayatını kaybetti.

Mısır: İsrail, Gazze'de ateşkes anlaşması sağlanmaması için yalanlar yayıyor

Abdulati, Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen ile görüşmesinin ardından başkent Kahire'de düzenledikleri ortak basın toplantısında konuştu.

Gazze Şeridi'nde ateşkes ve esir takası için her anlaşma fırsatı doğduğunda daha fazla gerilime yol açan "kışkırtıcı politikalarla karşı karşıya" kaldıklarına dikkati çeken Abdulati, "İsrail, Gazze'de ateşkes ve esir takası anlaşması sağlanmaması için yalanlar yayarak karşı dikkatleri dağıtıyor. Gazze Şeridi'ndeki sınırda bulunan tünellerin yıkımı ve güvenlik hattı için dev meblağlar harcadık." dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi ile Mısır arasında bulunan Philadelphi Koridoru'nda kalma konusundaki ısrarına gerekçe olarak, Hamas Hareketi'nin silahlanmasının Mısır sınırı üzerinden gerçekleştiği imasında bulunmuştu.

Mısır Dışişleri Bakanlığı açıklama yaparak, İsrailli yetkililerin Philadelphi Koridoru'na ilişkin tüm iddialarını reddettiklerini belirtmişti.

Gazze'ye saldırıların durması halinde aşırı sağcı koalisyon ortaklarının hükümeti devirme tehditleri karşısında Netanyahu, İsrail'de ve uluslararası arenada ateşkes anlaşmasını sabote etmekle suçlanıyor.

Netanyahu'nun anlaşma taslağına eklediği maddelerin ve özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphi Koridoru'nda kontrolünü sürdürme ısrarının, müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Hamas'tan Netanyahu'nun öne sürdüğü yeni şartların müzakerelerde dikkate alınmaması çağrısı

Rişk, Telegram'dan yaptığı açıklamada, "Eğer Netanyahu'ya baskı yapılmazsa ve üzerinde anlaşmaya varılan şeye mecbur edilmezse, İsrail'in esirleri gün yüzü göremeyecek" ifadelerini kullandı.

Netanyahu'nun anlaşma taslağına eklediği maddeler konusunda ise Rişk, "Netanyahu'nun yeni şartlarının müzakere noktası olarak sayılması, bizi en başa götürür" değerlendirmesinde bulundu.

Rişk, açıklamasında İsrail'in ve ABD'nin Hamas'a karşı yeni koşullar dayatmaya çalıştığına dikkati çekerek, "Yalanlarla ve müzakereleri aksatarak Filistin halkımıza yönelik saldırıların sorumluluğundan kaçmaya çalışıyorlar" ifadelerine yer verdi.

Ateşkes ve esir takası için müzakereler uzun süredir devam ediyor

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor.

Başbakan Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor.

İsrail'in anlaşma taslağına eklediği maddelerin, özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphi Koridoru'nda kontrolünü sürdürme ısrarının, müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.